Sınav Kaygısı

Sınav Kaygısı

LGS veya YKS’ye hazırlanmak, sadece ders çalışmaktan ibaret olmayan, uykundan, sosyal hayatından, hobilerinden fedakarlık ettiğin uzun soluklu bir maraton. Geceni gündüzüne kattığın, yüzlerce, belki binlerce soru çözdüğün, emek verdiğin bu süreçte zaman zaman yorulman, bunalman ve gelecek için endişelenmen o kadar doğal ki. Bu yolda hissettiğin her duygu, verdiğin emeğin ve kurduğun hayallerin ne kadar değerli olduğunun bir kanıtı.

Eğer bu yazıyı okuyorsan, muhtemelen “sınav kaygısı” denen o tanıdık ama bir o kadar da rahatsız edici misafirle sık sık karşılaşıyorsun demektir. Belki de kalbinin hızla çarptığı, avuçlarının terlediği, bildiğin en basit konunun bile aklından uçup gittiği anlar yaşıyorsun. Öncelikle şunu bilmelisin: Yalnız değilsin. Sınav kaygısı bir zayıflık ya da kişisel bir kusur değil; bu maratonda koşan pek çok öğrencinin ortak deneyimidir. Bu duygu, aslında hedeflerine ne kadar önem verdiğinin doğal bir yansıması.   

Bu yazının amacı, sana yasaklar koymak ya da “şunu yapmalısın” gibi emirler vermek değil. Amacım, kaygıyı bir düşman gibi görmekten vazgeçip onu anlaman, yönetmen ve hatta doğru kullandığında onu bir motivasyon aracına dönüştürmen için sana bir yol arkadaşı olmak. Birlikte, bu “misafirin” aslında kim olduğunu tanıyacak, neden geldiğini anlayacak ve onunla nasıl başa çıkabileceğine dair bilimsel temelli, pratik ve etkili stratejiler öğreneceğiz. Bu yolculuğun sonunda, direksiyonda senin olduğunu ve kaygının sadece bir yolcu olduğunu fark edeceksin. Hazırsan, başlayalım.

Sınav Kaygısı

Kaygıyı yönetmenin ilk adımı, onu doğru tanımaktır. Ne olduğunu, ne olmadığını, ne zaman faydalı, ne zaman zararlı olduğunu anladığında, üzerindeki gücü de azalmaya başlar.

1.1. Kaygı ve Heyecan Arasındaki İnce Çizgi

Sınavdan önce biraz heyecanlanmak, kalbinin hafifçe çarpması normaldir. Hatta bu, sınava hazırlandığını ve onu önemsediğini gösterir. Ancak sınav kaygısı, bu normal heyecandan farklı bir durumdur. En basit tanımıyla sınav kaygısı, sınav öncesinde veya sırasında öğrenilen bilginin etkili bir şekilde kullanılmasını engelleyen, performansı düşüren yoğun endişe ve korku halidir. Yani, heyecan seni motive edip zihnini açarken, “yıkıcı kaygı” zihnini kilitleyebilir, bildiklerini unutturabilir ve potansiyelini sergilemene engel olabilir.

1.2. Herkes Yaşar mı?

Bu sorunun cevabı net bir “Evet”. LGS ve YKS gibi hayatının önemli bir dönüm noktasını temsil eden, geleceğini şekillendirme potansiyeli olan sınavlarda kaygı hissetmek son derece doğaldır. Kimi öğrenci bunu daha yoğun yaşarken, kimi daha hafif atlatır. Ancak farklı seviyelerde de olsa neredeyse her öğrenci bu duyguyla tanışır. Bu yüzden kendini “anormal” veya “tek” olarak görmemelisin. Yaşadığın şey, bu zorlu sürece verilen insani bir tepkiden ibaret.

1.3. Kaygının İki Yüzü: Ne Zaman Dost, Ne Zaman Düşman?

Genellikle olumsuz bir duygu olarak düşünülse de, kaygının aslında iki yüzü vardır. Bu noktada en önemli kavram “optimal kaygı düzeyi”dir. Düşünsene, hiç kaygı duymayan bir öğrenci ders çalışma, hedeflerine ulaşma konusunda yeterli motivasyonu bulabilir mi? Muhtemelen hayır. Tamamen kaygısız olmak, bir tür sorumsuzluğa ve umursamazlığa yol açabilir.   

İşte bu yüzden, hafif düzeydeki bir kaygı aslında bizim dostumuzdur. Bizi harekete geçiren, dikkatimizi toplamamızı sağlayan, hedeflerimizi hatırlatan bir “kamçı” görevi görür. Performansımızla kaygı seviyemiz arasında ilginç bir ilişki vardır:   

  1. Düşük Kaygı: Motivasyon eksikliği, dikkatsizlik ve düşük performansla sonuçlanır.

  2. Orta (Optimal) Düzey Kaygı: Bu, en verimli olduğumuz noktadır. Dikkatimiz en üst seviyededir, zihnimiz açıktır ve performansımız zirveye ulaşır. Kaygı, enerjimizi hedeflerimize odaklamamıza yardımcı olur.

  3. Yüksek Kaygı: İşte bu nokta, kaygının düşmana dönüştüğü yerdir. Kaygı seviyesi optimal düzeyin üzerine çıktığında, performans hızla düşmeye başlar. Odaklanma yeteneğimiz kaybolur, panik başlar, bildiklerimizi hatırlayamaz hale geliriz ve enerjimiz tükenir. 

Bu durumu bir grafikle gözünde canlandırabilirsin: Performans, kaygı arttıkça bir tepe noktasına kadar yükselir ve o noktadan sonra hızla aşağı iner. Dolayısıyla, bizim amacımız kaygıyı tamamen yok etmek değil. Bu hem imkansız hem de istenmeyen bir durumdur. Asıl hedef, kaygıyı o “optimal” yani en verimli olduğumuz tepe noktasında tutmayı öğrenmektir. Sorun, kaygının varlığı değil, kontrol edilemeyen yoğunluğudur. Bu bakış açısı, seni “kaygıdan kurtulmalıyım” gibi imkansız bir hedefin yarattığı çaresizlikten kurtarıp, “kaygımın seviyesini ayarlamayı öğrenebilirim” gibi ulaşılabilir ve güçlendirici bir hedefe yönlendirir. Kaygı, doğru yönlendirildiğinde faydalı, kontrolsüz bırakıldığında ise zararlı olabilen nötr bir enerjidir ve bu enerjinin yöneticisi sensin.

Bölüm 2: Vücudunun ve Zihninin Alarm Zilleri: Kaygının Belirtilerini Tanıyalım

Sınav kaygısı, sadece aklından geçen endişeli düşüncelerden ibaret değildir. O, tüm bedenini, duygularını ve davranışlarını etkileyen bütünsel bir deneyimdir. Vücudunun ve zihninin verdiği bu alarm zillerini tanımak, onu yönetmenin en önemli adımlarından biridir. Çünkü bu belirtiler aslında birbiriyle bağlantılıdır ve bir kısır döngü yaratır.

Bu döngü şöyle işler: Fiziksel bir belirti (örneğin kalp çarpıntısı) hissettiğinde, bu durum olumsuz bir düşünceyi (“Eyvah, panik oluyorum, kesin sınavı batıracağım”) tetikler. Bu düşünce, korku ve çaresizlik gibi yoğun duygulara yol açar. Bu duygulardan kaçmak için ders çalışmayı ertelemek gibi bir davranış sergilersin. Bu kaçınma davranışı ise seni sınava daha hazırlıksız bırakır ve bir sonraki çalışma denemende kaygını daha da şiddetlendirir. İşte bu döngüyü kırmanın yolu, onu oluşturan parçaları, yani belirtileri tanımaktan geçer.   

2.1. Fiziksel Sinyaller

Sınavı düşündüğünde ya da sınav anında vücudun, sanki gerçek bir tehlikeyle karşı karşıyaymış gibi “savaş ya da kaç” tepkisi verir. Bu, ilkel bir hayatta kalma mekanizmasıdır ve vücudunda bir dizi değişikliğe neden olur. Bu fiziksel sinyaller, kaygının en somut ve fark edilebilir belirtileridir:   

  • Kalp Çarpıntısı: Sanki kalbin göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi hızla atması.   

  • Terleme ve Titreme: Özellikle avuç içlerinin ve alnın terlemesi, ellerde veya vücudun genelinde titreme hissi.   

  • Nefes Darlığı: Hızlı ve kesik kesik nefes alıp verme, nefesinin yetmediği hissi.   

  • Mide ve Bağırsak Sorunları: Mide bulantısı, karın ağrısı, midede kasılmalar, ishal veya kabızlık gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları.   

  • Diğer Belirtiler: Baş ağrısı, baş dönmesi, ağız kuruluğu, kas gerginliği, sık sık tuvalete gitme ihtiyacı.   

2.2. Zihinsel Sis Perdesi

Yoğun kaygı, beyninin çalışma şeklini etkileyerek düşüncelerinin üzerine adeta bir “sis perdesi” çeker. En iyi bildiğin konular bile bu sisin ardında kaybolabilir. Zihinsel belirtiler şunlardır:

  • Odaklanma Güçlüğü: Dikkatini bir türlü toplayamama, en ufak bir sesten veya düşünceden etkilenerek dikkatinin dağılması.  

  • “Zihnin Donması” veya Unutkanlık: Sınav anında aniden her şeyi unuttuğunu hissetme, çok iyi bildiğin bir sorunun cevabını hatırlayamama.   

  • Okuduğunu Anlayamama: Bir soruyu defalarca okumana rağmen ne anlama geldiğini kavrayamama.   

  • Olumsuz Otomatik Düşünceler (OOD): Zihninde sürekli dönen ve kaygını besleyen karamsar iç sesler. Bu düşünceler, kaygının hem nedeni hem de sonucudur. Örnekler:

    • “Kesin başarısız olacağım, yapamayacağım.”    

    • “Herkes benden daha zeki ve daha çok çalıştı.”    

    • “Eğer bu sınavı kazanamazsam ailemin yüzüne bakamam, hayatım mahvolur.”    

    • “Bu konuları asla anlayamıyorum, ben aptal olmalıyım.”    

2.3. Duygusal Dalgalanmalar

Kaygı, duygusal dünyanda da bir fırtınaya neden olur. Bir an sakin hissederken, bir sonraki an kendini bir duygu karmaşasının içinde bulabilirsin:

  • Huzursuzluk ve Gerginlik: Sürekli bir tedirginlik hali, yerinde duramama.   

  • Panik ve Korku: Kontrolü kaybedeceğine, kötü bir şey olacağına dair yoğun korku ve panik hissi.   

  • Sinirlilik ve Öfke: En ufak şeylere bile kolayca sinirlenme, ailene veya arkadaşlarına karşı tahammülsüzlük.   

  • Çaresizlik ve Umutsuzluk: Durumu değiştiremeyeceğine dair bir inanç, karamsarlık ve güvensizlik hissi.   

  • Depresif Ruh Hali: Sürekli üzgün hissetme, hiçbir şeyden zevk alamama, ağlama isteği.   

2.4. Davranışlarına Yansıması

İçinde yaşadığın bu fırtına, er ya da geç davranışlarına da yansır. Bu davranışlar genellikle kaygıdan kaçma veya onunla başa çıkma çabasının bir sonucudur:

  • Erteleme (Procrastination): Ders çalışmayı sürekli sonraya bırakma, bir türlü başlayamama.  

  • Kaçınma: Sınav hakkında konuşmaktan kaçınma, deneme sınavlarına girmeyi reddetme.   

  • Aşırı Sosyalleşme veya İzolasyon: Ders çalışmaktan kaçmak için sürekli dışarı çıkma, arkadaşlarla vakit geçirme ya da tam tersi, herkesten uzaklaşarak kendini odaya kapatma.   

  • Uyku ve Yeme Alışkanlıklarında Değişim: Uykusuzluk çekme veya aşırı uyuma; iştahsızlık veya sürekli bir şeyler yeme isteği.   

  • Diğer Davranışlar: Yerinde duramama, tırnak yeme, sürekli abur cubur tüketme, normalden daha hızlı hareket etme gibi gergin davranışlar.   

Bu belirtilerden birkaçını veya birçoğunu yaşıyor olabilirsin. Önemli olan, bunları fark edip isimlendirmektir. Çünkü tanıdığın bir “misafiri” yönetmek, tanımadığın bir “düşmanla” savaşmaktan çok daha kolaydır.

Sınav Kaygısının Dört Yüzü: Belirtileri Tanıma Rehberi
Fiziksel Belirtiler
Kalp çarpıntısı
Terleme (avuç içi, alın)
Titreme
Nefes darlığı
Mide bulantısı, karın ağrısı
Baş ağrısı, baş dönmesi
Ağız kuruluğu
Sık tuvalete çıkma

Bölüm 3: Direksiyona Geçme Zamanı: Kaygını Yönetmek İçin En Etkili Stratejiler

Kaygıyı tanıdık, belirtilerini öğrendik. Şimdi en önemli kısma geldik: Direksiyona geçme ve kaygıyı yönetme zamanı. Unutma, en etkili kaygı yönetimi, son dakika çözümlerinden ziyade, sürece yayılan proaktif, yani önleyici adımlarla mümkündür. Bunu şöyle düşünebilirsin: Sınavdan önceki hazırlıkların, fırtınalı bir denizde yol alacak sağlam bir gemi inşa etmek gibidir. Sınav anındaki teknikler ise o gemideki cankurtaran sandallarıdır. Cankurtaran sandallarının varlığını bilmek güven verir, ama sen her zaman sağlam bir gemide olmayı tercih edersin, değil mi? İşte bu yüzden, hazırlık sürecine odaklanmak, sınav anındaki paniği en aza indirmenin en garantili yoludur.

3.1. Sınavdan Önceki Hazırlık Kalkanların

Bu kalkanlar, seni sınav gününe kadar koruyacak ve güçlendirecek alışkanlıklardır.

3.1.1. Akıllı Çalışma, Panik Değil

Kaygının en büyük kaynaklarından biri belirsizlik ve yetersizlik hissidir. Konulara hakim olduğunu bilmek, kaygıyı azaltan en güçlü ilaçtır.   

  • Planlı Ol: Çalışmalarını son güne, son geceye sıkıştırmak panik yaratır. Kendine uygun, gerçekçi bir çalışma programı hazırla. Hangi gün hangi konuyu çalışacağını, ne zaman tekrar yapacağını, ne zaman deneme sınavı çözeceğini belirle. Bu plan, kontrolün sende olduğu hissini pekiştirir.   

  • Verimli Çalış: Saatlerce masanın başında oturmak, verimli çalıştığın anlamına gelmez. Müzik dinleyerek, televizyon izleyerek veya sürekli telefona bakarak çalışmak, öğrenme kalitesini düşürür ve kaygıyı artırır. Çalışma süreni 50 dakika ders, 10 dakika mola gibi seanslara böl. Molalarda zihnini dinlendirecek şeyler yap.   

  • Gerçekçi Hedefler Koy: “Bugün 500 soru çözeceğim” gibi ulaşılamaz hedefler, başarısızlık hissini ve dolayısıyla kaygıyı artırır. Adım adım ilerleyeceğin, ulaşılabilir hedefler belirle.

3.1.2. Bedenin Senin Kalen

Zihnin ve bedenin bir bütündür. Bedenine iyi bakmak, zihinsel ve duygusal dayanıklılığını artırmanın en temel yoludur.

  • Uyku: Sınav senesinde yapılan en büyük hatalardan biri uykudan feragat etmektir. Oysa yeterli ve kaliteli uyku (ortalama 8 saat), öğrendiklerinin pekişmesi, zihninin dinlenmesi ve kaygının azalması için hayati öneme sahiptir. Uykusuzluk, kaygıyı doğrudan besleyen bir faktördür. 

  • Beslenme: Beyninin de doğru yakıta ihtiyacı var. Aşırı şekerli, işlenmiş gıdalar ve kafeinli içecekler, kaygı belirtilerini (kalp çarpıntısı gibi) tetikleyebilir. Dengeli ve sağlıklı beslenmeye özen göster. Sınav sabahı mutlaka hafif ama doyurucu bir kahvaltı yap, sınava asla aç karnına girme.   

  • Egzersiz: Düzenli fiziksel aktivite, vücudun doğal stres azaltıcı hormonlarını (endorfin) salgılamasını sağlar. Her gün yapacağın 15-30 dakikalık bir yürüyüş, koşu veya sevdiğin herhangi bir spor, zihnini boşaltmana ve birikmiş stresi atmana yardımcı olur.   

3.1.3. Düşünce Gücü: İçindeki Sabotajcıyı Sustur

Kaygının asıl kaynağı olayların kendisi değil, bizim o olayları yorumlama biçimimizdir. Zihnindeki o olumsuz iç ses, yani “içindeki sabotajcı”, kaygının en büyük yakıtıdır. Onu susturmanın yolu, düşüncelerini yeniden yapılandırmaktan geçer. İşte sana 3 adımlı basit ama çok güçlü bir teknik: Yakala – Sorgula – Değiştir.

  • Adım 1: YAKALA: Aklından “Bu sınavda kesin başarısız olacağım” gibi olumsuz bir düşünce geçtiği an, onu fark et ve yakala. Onu sadece bir “düşünce” olarak gör, bir “gerçek” olarak değil.

  • Adım 2: SORGULA: Bu düşünceye bir dedektif gibi meydan oku. Kendine şu soruları sor:

    • “Bu düşüncenin %100 doğru olduğuna dair kanıtım ne?”

    • “Daha önceki denemelerde hiç mi başarılı olmadım?”

    • “Başarısız olursam olabilecek en kötü şey ne? Bu gerçekten dünyanın sonu mu, yoksa telafisi var mı?”    

    • “Bu düşünce bana yardımcı oluyor mu, yoksa beni engelliyor mu?”

  • Adım 3: DEĞİŞTİR: Sorgulama sonucunda o düşüncenin mantıksız ve abartılı olduğunu göreceksin. Şimdi onu daha gerçekçi, yapıcı ve şefkatli bir alternatifle değiştir.   

    • Eski Düşünce: “Kesin başarısız olacağım.”

    • Yeni Düşünce: “Bu sınav zor olabilir ama elimden gelenin en iyisini yapmak için hazırlandım. Bazı soruları yapamasam bile, yapabildiklerimle iyi bir sonuç alabilirim. Bu sınav benim değerimi ölçmüyor, sadece o anki bilgimi ölçüyor. Sonuç ne olursa olsun, bu hayatımın sadece bir adımı.”    

Bu tekniği düzenli olarak uyguladığında, zihnindeki olumsuz düşünce kalıplarını kırmaya ve kaygının üzerindeki kontrolünü artırmaya başlayacaksın.

3.2. Sınav Anındaki "Acil Durum" Çantan

Tüm hazırlıklarına rağmen sınav anında kaygının yükseldiğini hissedersen, paniğe kapılma. Acil durum çantan hazır.

3.2.1. Nefes Molası: Anında Sakinleşme Tekniği

Kaygılandığında nefesin hızlanır ve yüzeyselleşir. Bu, vücuduna “tehlike var” sinyali gönderir. Bu döngüyü kırmanın en hızlı yolu, nefesini kontrol etmektir. Diyafram nefesi, sinir sistemini saniyeler içinde sakinleştirebilir.   

  1. Kalemini bırak ve birkaç saniyeliğine gözlerini kapat.

  2. Bir elini göğsüne, diğerini karnına koy.

  3. Burnundan yavaşça 4’e kadar sayarak derin bir nefes al. Nefes alırken sadece karnındaki elinin yukarı kalktığından emin ol. Göğsün sabit kalmalı.

  4. Nefesini 7’ye kadar sayarak içinde tut.

  5. Ağzından yavaşça 8’e kadar sayarak nefesini ver. Bu egzersizi 3-4 kez tekrarlamak, kalp atışını yavaşlatacak ve zihnini berraklaştıracaktır.

3.2.2. Kontrol Sende: Pratik Sınav Stratejileri

  • Kolaydan Başla: Sınava, en iyi olduğun bölümden veya en kolay görünen sorulardan başlamak, “yapabiliyorum” hissini pekiştirir, özgüvenini artırır ve beynini ısıtır.   

  • Takılma, Turla: Zor bir soruyla karşılaştığında dakikalarca onunla boğuşma. Bu, hem zamanını çalar hem de moralini bozar. Sorunun yanına bir işaret koy ve devam et. Tüm bildiklerini yaptıktan sonra zamanın kalırsa o sorulara geri dönersin.   

  • Ana Odaklan: Zihnin geçmişteki başarısızlıklara veya gelecekteki olumsuz sonuçlara kaydığında, dikkatini tekrar bulunduğun ana, önündeki soruya getir. “Şu an tek görevim bu soruyu okuyup anlamak” diye kendine hatırlat.

Bölüm 4: Destek Ağı: Ailenle ve Arkadaşlarınla Nasıl Konuşursun?

Sınav hazırlık süreci, tek başına çıkılan bir yolculuk değildir. Ailen, arkadaşların, öğretmenlerin bu yolculuktaki en önemli destekçilerindir. Ancak bazen en iyi niyetli yaklaşımlar bile üzerinde bir baskı yaratabilir.

4.1. Aile Beklentileri ve "Bulaşıcı" Kaygı

Aile ve çevre baskısı, sınav kaygısının en yaygın nedenlerinden biridir. Ailen, senin için en iyisini istediği için yüksek beklentilere sahip olabilir veya kendi gelecek kaygılarını sana yansıtabilir. Unutma, kaygı bulaşıcı bir duygudur. Evdeki gergin bir atmosfer, senin kaygını da doğrudan etkiler. Ailenin “Sınav nasıl gidiyor?”, “Kaç net yaptın?”, “Falancanın çocuğu şu kadar net yapmış” gibi soruları, iyi niyetli olsa da seni sürekli bir değerlendirme ve kıyaslama baskısı altına sokabilir.   

4.2. İletişim Köprüleri Kurmak

Bu hassas konuda ailenle konuşmak zor olabilir, ancak aranızda sağlıklı bir iletişim köprüsü kurmak, üzerindeki yükü hafifletecektir. Bu konuşmayı yaparken suçlayıcı bir dil yerine, kendi duygularını ve ihtiyaçlarını ifade eden yapıcı bir dil kullanmak çok önemlidir. Bu, sadece onlara ne hissettiğini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda sana nasıl daha iyi destek olabilecekleri konusunda onlara yol gösterir.

  • “Ben Dili”ni Kullan: “Siz” diye başlayan suçlayıcı cümleler yerine, “Ben” diye başlayan ve kendi duygularını anlatan cümleler kur.
  • “Sen Dili” (Kaçınman Gereken): “Sürekli bana ders çalış demenizden bıktım! Beni çok bunaltıyorsunuz!”
  • “Ben Dili” (Kullanman Gereken): “Sürekli ders çalışmam gerektiğini hatırlattığınızda, ben kendimi yetersiz ve baskı altında hissediyorum. Zaten elimden geleni yaptığımı bilmenizi isterim.”
  • İhtiyaçlarını Netleştir: Onlardan ne beklediğini somut bir şekilde ifade et.

    • “Sonuçlarımı başkalarıyla kıyaslamak yerine, gösterdiğim çabayı takdir ettiğinizi duymak bana daha çok motivasyon veriyor.”

    • “Bana ‘Başaracaksın, sana güveniyoruz’ gibi cümleler kurmanız, bazen üzerimdeki baskıyı artırabiliyor. Bunun yerine, ‘Sonuç ne olursa olsun biz senin yanındayız’ demeniz beni daha çok rahatlatır.”    

    • “Sınav hakkında konuşmak yerine, bazen sadece birlikte film izlemek veya sohbet etmek gibi normal şeyler yapmaya ihtiyacım var.”

Bu şekilde iletişim kurduğunda, ailene saldırmış olmazsın; aksine, onlara seni daha iyi anlamaları ve sana daha doğru bir şekilde destek olmaları için bir kapı açmış olursun.

Unutma, Sen Bir Sınavdan Daha Fazlasısın

Sınav Kaygısı

Bu uzun yolculuğun sonuna yaklaşırken, sana en önemli şeyi hatırlatmak istiyorum: Senin değerin, kimliğin, zekan ve gelecekteki mutluluğun, tek bir sınavın sonucuna, bir puan kartına veya bir okulun ismine sığdırılamayacak kadar büyük ve çok yönlüdür. Bu sınavlar, hayat yolundaki önemli basamaklardır, ancak hayatın kendisi değillerdir. Bu süreçte öğrendiklerin, gösterdiğin çaba, kazandığın disiplin ve dayanıklılık, sınavın sonucundan çok daha değerlidir. Kazanmak kadar kaybetmenin de hayatın doğal bir parçası olduğunu ve her sonucun aslında yeni bir başlangıç için bir fırsat barındırdığını unutma.

Profesyonel Destek Ne Zaman Gerekir?

Bu yazıda bahsettiğimiz tüm yöntemleri denemene rağmen, kaygın bir türlü azalmıyorsa ve aşağıdaki durumlardan birini veya birkaçını yaşıyorsan, bir uzmandan destek almak en doğru adım olacaktır:

  • Kaygın, günlük hayatını (uyku düzenin, beslenmen, sosyal ilişkilerin) ciddi şekilde olumsuz etkiliyorsa.

  • Fiziksel belirtilerin (mide bulantısı, baş ağrısı vb.) çok yoğun ve sürekli hale geldiyse.

  • Kendini sürekli çaresiz, umutsuz veya depresif hissediyorsan.

  • Kaygıyla başa çıkmak için kendine zarar verebilecek yöntemlere başvuruyorsan.

Okulunun psikolojik danışmanıyla, bir psikologla veya bir psikiyatristle konuşmak, bir zayıflık göstergesi değil, tam aksine kendine değer verdiğinin ve bu sorunu çözmek için attığın cesur bir adımın kanıtıdır.   

İlginizi Çekebilir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu
Powered by Scott Ajans Logo Scott Ajans