Edison’un Işığı
Thomas’ın elleri bir kez daha karardı. Masasının üzerinde, başarısız bir deneyin daha izlerini taşıyan kablolar, cam parçaları ve kömür tozu vardı. Kaç kez denediğini artık hatırlamıyordu; belki yüzlerce, belki binlerce… Ama o, yorulmuş görünen gözlerine inat, tekrar denemeye kararlıydı.
Asistanı, masanın köşesinden çekingen bir sesle seslendi:
“Bay Edison, sanırım bu sefer de olmadı…”
Thomas ona dönerek gülümsedi. Gözleri yorgun ama kararlıydı.
“Olmadı mı? Aksine, bir yöntemin daha işe yaramadığını öğrendik. Bu da bir ilerleme, değil mi?”
Asistan şaşırmıştı. Bu adamın bu kadar ısrarlı olması inanılır gibi değildi. Ama Edison’un içinde hiç kimsenin göremediği bir kıvılcım vardı. Bu kıvılcım, dünyayı aydınlatacak bir fikre olan inancıydı.
Günler haftaları, haftalar ayları kovaladı. Etrafındaki insanlar onun pes etmesi gerektiğini düşündüler. “Bunca başarısızlık yetmedi mi?” diye sordular. Ama Edison’ın yanıtı her zaman aynıydı:
“Başarısızlık diye bir şey yoktur; yalnızca öğrenme sürecinin bir parçası olan denemeler vardır.”
Ve nihayet o gece geldi. Edison ve asistanı, yine sabahlara kadar çalışmıştı. Ampul yavaşça parlamaya başladığında o küçük odada bir anlık sessizlik oldu. Ardından, Edison’un yüzünde zafer dolu bir gülümseme belirdi.
“İşte bu!” dedi heyecanla.
O an, yalnızca bir ampulün ışığı yanmamıştı; aynı zamanda azmin ve sabrın ışığı da yanmıştı. Edison, binlerce başarısız denemeyi geride bırakarak, dünyayı aydınlatacak bir mucize yaratmayı başarmıştı.


